Hayatın aslından fotokopi


(aydan, telefonda konuşuyor)
- Ben de şey derim, selahattin abi derim benim çok sevdiğim bir abimdir derim.
...
- neyi, anlamadım. inşaatın nelerini yapayım ben?
...
- inşaatın elektriğini yapıyorum diycem.
...
- senin karıya...
...
- tamam... şey yani, böyle sebahattin abim derim. ben inşaatın elektriğini yapıyorum derim. teknikerim ben derim.
...
- he. sağolsun o da yardımcı oluyor bana falan derim.
...
- vallaha mı? anladı mı karıya geldiğini?
...
- tamam. bildim.
...
- yüzügörü demiyom. demek ki senin şeyden şüphelendi... telefonu mu açıkta bıraktın?
...
- allah seni... ee, numarayı nereden biliyor ki?
...
- ha, yok. tamam, merak etme. aramam da, sen aradığında, ben inşaat teknikeriyim derim. sebahattin abiyle inşaatta çalışıyoz derim. bir samimiyetimiz var. abim. severim diyeyim. beni sikiyor demem. beni sikiyor demem, merak etme.
...
- ağzıma veriyor demem. bunları söylemiyciğim. merak etme. yerim seni ula... sen beni ara, hiç farketmez. ben öyle açarım bundan sonra senin telefonu. "buyur abi" diye açarım. anlatabiliyor muyum?
...
- severim sayarım. arada beni sikiyor derim. delisin ayol. biz top muyuz ayol.
...
- n'örüyon? çalışıyon mu?
...
- iyi bakalım. bi' şey diyon mu?
...
- tamam.... sen de... görüşürüz...
(telefon görüşmesinin sonu)
- karı yakalamış bunu
- mesajlardan mı yakalamış?
- şüphelenmiş. bu mesaj yazıp yazıp on dakika sonra evden çıkıyor sürekli. kimle mesajlaşıyor diye meraklanıyor. en son telefona bakıyor. benim numaramı görüyor. buna, "karıya gidiyon, biliyom" demiş. aradığında "inşaatta çalışıyoruz" demem için beni tembihliyor.
- yani?...
- inşaatta da çalışıyor sayılırız zaten... her şeyin başladığı yer.
(tekrar telefon...)
- aaaa! hayır!... bunu bana yapamazsın!...
- efendim?...
...
- geldin mi? bi' tanem beş dakika bekleyebilir misin?
...
- he. ben yukarı evdeyim. zaten arası çok fazla yok. ama şimdi sen buraya kadar çıkarsan, bayaa şey olursun. istersen buraya gel.
...
- hani, evet. o rampadan yukarı çıkman gerekecek. ama çok yorulursun. istersen ben geleyim.
...
- tamam. bekle geliyorum. beş dakika.
(telefon görüşmesinin sonu)
- biliyorum. mahvolacak. haliyle söylenecek bir sürü. ben bi beş dakikalığına gidip geleyim.
- sağlık raporu istemeyecek misin?
- kesinlikle istemeliyim.
- ben çay yaparım bu arada.
- çay yapamazsın ki. ben de düşündüm de, tüp yok.
- peki başka herhangi bir sıvı. şurada portakal suyu var.
(aydan çıkar gani girer. uykuludur)
- aaa, aydan gitti mi?
- evet.
- nereye?
- kolisi geldi. buraya kadar çıkamayacak yaşta bir koliydi, tahmin edersin...
- zaten bütün kolileri öyle.
- kusmuş senin makyajın, kusmuş.
- silmedim ki.
- böyle güzel duruyor bence.
- n'apıyorsun?
- şükür.
- cihangir, seni sikemem şimdi.
- gani.
- efendim yusuf.
- 24 temmuz'da kızlar seni burada ziyarete gelecek. pazartesi oluyor. istanbul'dan gelecekler.
- benim için.
- sayılır. işte, bu toplantıyı yapabilmek için. sen istanbul'a gidemediğin için buraya geliyorlar.
- la yusuf, niye geliyorlar? manyak mısın? ne toplantısı yapcaz biz? ibneler mi bunlar?
- hayır. bunlar biyolojik kadınlar ve bir manifest metin yazmışlar. içinde aşk meşk gibi laflar geçiyor. aşk üzerine bir konuşma olacak yani. üst başlık bu.
- iyi... konuşurum... yani ben bir şey yapmıycam, manifesto filan... değil mi?...
- onların hali hazırda bir manifestoları var. onu okur ve kalb ilen tasdik, söz ilen ikrar edersen... çünkü ben bizim mezhebimize dar gelecek herhangi bir maddesini görmedim.
- e, onaylayıverseydin.
- onlar seni en yakın arkadaşlarıyla aynı yere koyuyorlar demek ki.
- belki tanıdığım arkadaşlar da vardır.
- sanmıyorum. olabilir... olabilir... olabilir... daha önce bir yerlerde karşılaşmış olabilirsiniz bazılarıyla ama benimle konuşan kızın, seninle karşılaştığını sanmıyorum. çünkü sadece seninle daha önce hiç karşılaşmamış olanlarda görülen türden o tuhaf hayranlık besleyicileri gibi bir izlenim bıraktı bende.
- anladım...
- anladım?... bir gözün tuhaf bakıyor senin...
- gidiciyim.
- aydan'ın annesinin partizanlığı... partizan aydan'ın annesi...
- aydan'la konuştum. ben, seni endişelendirecek bir şey olmadığı kanaatindeyim.
- şimdi düzeldi.
- he.
- ay yusuf, senin kanaatinin ne hükmü olabilir. geceleri aydan'la yaşayan sen misin?
- hayır. benden onunla konuşmamı istemiştin ya. o kanaate geldim diyorum. ne diyeyim yani. ayrıca geceleri de aydan'la yaşamalıyım ve öyle mi bir kanaat notu vermeliyim?
- yok. ben de aynı kanaate geldim de... selo'su... ayhhh... hikayeler hep mi aynı olacak yusuf ya? birisininki bile mi değişik olmayacak?
- ya, evet... bu selo meselesi... bir ara gayet sağlıklıydı yani. doğru yere de oturtmuştu. şimdi tekrar aramış ve sanki pişmanlık beyan etmiş filan...
- yalvarıyor!... benim adıma, benim telefonumdan mesajlar atıyor. kızın hiç bir suçu yok. temiz. ilk günkü gibi namuslu... Bu ne ya, allahaşkına?... neyse. bu çok sorun değil ama hiç biri mi azıcık farklı bir hikaye getirmeyecek yusuf? niye değişsin ki, bi' de?...
- bi' de değişince değişik olan şey, beğeneceğimiz bir şey mi olacak?
- yani evet...
- değişik, başka bir adam demek mi yani?...
- kesinlikle bunda da haklısın da... kesinlikle haklısın... yani daha değişmişini sevecek miyim?... ev alacakmış, bilmem ne yapacakmış...
- kime? çocuğa ha?
- kendine ayol... de, sikimi alır on ayda. o kocaylan... eskiden günlük, en az bir lira kazanıyorduk. uyuşturucun yoktu, bir şeyin yoktu... cıgara bilmezsin... bir lirayla sen evler yaptın, arabalar yaptın hani... bi' de güzeldin o zaman. şimdi geldin 32 yaşına.
- sabah kallavi bi cigarayla geldi bana.
- seni o mu getirdi?
- he...
- anladım.
- benle görüşmek istemiş.
- rahatlıyor seninle.
- ben de çok seviyorum onunla konuşmayı. ve farkında değildim bunun. onunla konuşmayı sevdiğimi bilmiyordum.
- godot'susun onun. yusuf abi diyor, başka bir şey demiyor. babasız büyümüş. büyük erkeklere karşı çok şeyi var. hep hayatında... bir tane şero'su vardı, yanında kaldığı. kazıklamış bunu, gitmiş... senden daha yaşlı bir adam. hep bir hacı abisi vardır. ondan akıl alır. hacı, tırt bir herif. hemşerisi oluyor... de, onlar böyle büyük... sen de ayrıyeten bir filozof buluyor.
- biraz terbiye edebilsek, bizim sohbetlerimize katılsa çok iyi olur ama terbiye edilmesi gereken çok bariz yerleri var.
- hani ben şeyi anlattım. hani bir dinin misyoneri olmak, artık hani, partili olma demek daha zor. geçen diretti, bilge'yle bana. şey dinletecek, erdoğan'ın bilmem nerede yaptığı bir konuşma... "ben bunu çekmek zorunda değilim" dedim hani, anladım mı? "bu kötü bir şey" dedim... "diretmek..." "ama ben ak parti'liyim" dedi. "orada sorunumuz yok" dedim hani. "burayı diretmen kötü..." ondan sonra "bir dinin şeyi olmak" dedim, bir partinin işte... olmak, kötü dedim. "benim yanımda sana hiç dinsizlik diretildi mi?" dedim. arkadaşlarımın hepsi dinsiz benim...
(aydan girer)
- piç gelmedi.
- gelmedi mi?
- gelmedi şerefsiz. çok beklemiş. park yeri bulamadım. döndüm.
- seni yaşlandıracak. kendi yaşına getirecek bu adam.
- ben de geçen gece taksiciyi, evirdim çevirdim siktim. 130 kilo filan bir taksici. o zannetti ki, her zaman bende bu enerji olur. yabanmersini suyu sikiyor onu, avradını siktiğim. buraya geldi. buraya kadar çıktı.
ayna bir aksesuardır. ama her yerde değil.
...
- tanrım, sikin ucu kıpkırmızı oluyor. anlatırken bile öyle bir his geliyor insana. lambadaki bir şey üşüyor... neydi?
- alev.
- lambadan çıkan cin diye bir yazı yazmıştım. lambanın içinden çekiyorsun yabanmersini suyunu. vaccinium tabir ediliyor literatürde. onu içtikten sonra yemin ediyorum millet yerinden kalkamıyor. onu ben seksle öğrendim. onu içince, metabolizmam direkt sike bağlıyor. taşta da öyleyimdir ben. birisi bir oral yapsın yeter ki.
- ben de onu üç defa denedim. üçünde de hiç uyumadım. sürekli çalıştım. geceli gündüzlü...
- bir de benim, çora çıktığım dönemlerden kalma, işte yarısını bedavaya, yarısını paralı veriyorsun ya, çordayken... mesela yusuf'u çorlıycam. "öfff, çok yakışıklısın. o sakalların öldürsün beni... sikerim parasını" filan diye biniyorsun arabaya hani.. "senin adın ne lan? ne yakışıklısın..." filan... "büyük mü?" "yoo, büyük değil" diyor adam. "olsun. sana bu da gitmiş..." "büyük olmasın seninki. bi ağzıma alıyım, n'ooolur..." işte hani, bazen cüzdanı alamıyorsun, sikildiğin yanına kar kalıyor. uğraşıyon, muğraşıyon... o yüzden mesela, bedavaya sikildiğim de çok olur benim öyle şeylerde. cüzdana çıkıyorsun ya, o adam sana "bunu hakettin. al şu on lira senin" filan deyince bozuluyon.

Eylem Günlüğü