9 Haziran 2017 Cuma

Amlayaraksikenler


Bizler aile atığıyız. "Biz" yani, orospular, ibneler ve keşler, hepimiz aynı birinci çoğul öznenin cümlesiyiz. Bizi dışına atarak aile, en uygun formülü çamaşırlarında denemiş ev hanımları gibi temizliğini ve saflığını geri kazanıyor. Çok dolaylı bir ifadeyle bile bize, geri dönüştürülebilir atık denemez. Bu durumda benim ailevi meselelerden hazzetmeyişim normal sayılmaz mı? Şimdi ben, ailede kapının önüne konmuş biri olarak niye aynısını yeniden kurup ezberimi tazeleyeyim? Ben üreme kabiliyeti azarlanmış biri olmasam, kadın olsam, annem gibi bir anneyi, erkek olsam, babam gibi bir babayı tekrar niye oluşturayım? Başka başka anne ve baba figürleri değil de, niye onlar olsun isteyeyim yani? Benim batıl inancıma göre aileyi, devletin milletiyle bölünmez bir bütün halinde talep ettiği kan ve am bağı olarak zapta geçirmek gerekir. Ailenin en çilekeşi, onu ayakta tutmaya çalışanı dişi kuşsa, o kuş bu maliyeti, çalışarak, sikilerek ve sürünerek ancak karşılayabilmektedir. Ev içindeki hayatlar, ondan yapılan bu tahsilatla ertesi günü yaşanmaya hazır bulabiliyor. Çocuk, bu bedelin beden bulmuş hali oluyor. Bu kuşun dişisi kocasına, sadece kocasına verecek, başka hiç kimseye vermeyecek ve ondan medet bekleyecek. Kendini çocuklarına adayacak. İşte size sıcak, sımsıcak bir yuva!

Etrafımdaki trans kadınlar arasında öyle örnekler var ki, hikâyeleri beni allak bullak edip dumura uğratıyor. Bir transın hayatını kendi üslubunca tecrübesi, kadın bir annenin, erkek babadan olma ibne evladı olarak başlar. "Bu çocuk ne olacak?"la erkek olmaya zorlanan çocuk, ergenliğinde acil durum alarmları eşliğinde evlendirilir. Bu şahsiyet, kısa bir süre sonra, bir kadının kocası ve çocuklarının da babası olur. Zamanla bu duruma tahammül gösteremez, kaçıp beden donanımını değiştirerek, bu kez bir erkeğin karısı olur. Bu rollerin hiç biri diğerine benzemez ve her biri ayrı öğrenme süreçleri talep eder. Bir transın, bu değişik cinsiyet rollerinden her biri için ayrı bir konuşma üslubunu ve onlara uygun vurgu ve tonlamayı sık başvurulan bir alet çantası gibi yanında gezdirmesi gerekir.

Telefonda karısına "Eteğin boyu kısa. Bi' da' görmiyim!" diye çemkirirken, hemen ardından, "Aşkım, akşama sana imambayıldı yapayım mı?" diyerek kocasının gönlünü hoş tutması gerekebilir. O sırada pekala çocuğuna karşı da vazifelerini yerine getirmektedir ve "Bak oğlum, biz okumadık, sen oku!" diyerek nasihat etmektedir.

Bir trans bunları peş peşe ve call center'deki telesekreter kaydının soğukkanlılığıyla yapabilir ki, dublaj sanatçıları böyle bir idman görmemiştir.

Bunların hepsini, toplumdan öğrendiği roller ve konuşma üsluplarından titizlikle seçilmiş tonlama örnekleriyle geliştiriyor. Enterasan değil mi? Mesela karısı kadınsı tonlamanın komutlarını reddediyor. Kocası da, erkek tonunu kabul etmiyor ve sevişmiyor. Çocuksa, söyleneni dikkate almak için, “erkek”, “baba” ve “bilge” tonlamalarından mürekkep bir performansın başarılı imtihan vermesini şart koşuyor. Gerektiği her yerde bu sesleri uygun tonlamalarla çıkarma becerisi edinememişse, kurduğu veya zincirleme bir bağla ilintili olduğu ailelerin hepsi parçalanacak. Ana-babaya hayırlı bir evlat olarak yetişmek, transın üstüne vazife mükellefiyetlerden bir başkası. İşte, bu rollerin hakkını, kutbunu şaşırmadan veren canlı türüne biz kısaca "travesti" diyoruz.

Ankara'nın kara kışında travesti kocaları, karılarını başka sahiplenir; başka bir aşkla severler. Çünkü kapı dışarı edilmeleriyle sonuçlanacak aile kavgalarından sakınmaları gerekir. Parklarda yatılmaz. Sıcak bir yatağa, sikilecek bir göte ve iyi bir hizmetçiye her zaman ihtiyaç var. Translar için dışarıda kalmak, hangi yollardan çözüleceği belli bir sorundur. Her trans sıcak bir yatak bulur. Diyeti malum. Dışarda kalma korkusu onlara değil, kocalarına musallattır. Şartlara biraz yakından bakıldığında apaçık görülebileceği gibi, onca özene rağmen kapı dışarı edilmekten kurtulamamış kocaların seçenekleri karılarınınkinden farklı değildir. Ya dışarıda kalıp titreyecek ya da göt verecek... Trans kadınlar, kocalarının kendilerini taklit ederek göt vermesine razı gelmez. Onları mutlu, sıcak ve kavgalı evlerine ithal ederler.

Madem kendisi öğrenme yoluyla edinilen bir şey; başka bir çok testle birlikte, bir kocasının olmasını, kadının kadınlığı için üstesinden gelmesini bekleyeceğimiz bir baraj sınavı saymak gerekir. Bu, kritik eşiktir. Kaldı ki bu husus, biyolojik kadınlar için bile öyle. Ama kadın, bir kere kadınken, trans onun oluş sürecini iki kez yaşamış. Bir, kadın oluşundan mütevellit, iki, kadınlıktan ikmale kaldığı için... Kadın mağdursa, trans iki kere mağdur. Kadınlığı ferah ferah iki mislini bulurken, bir transın kocadan yoksun kalması düşünülebilir mi?

Peki ama nasıl bir koca?... Cinsiyetinin basmakalıp tezahürlerini taşıyan bir erkek, asla travesti kadınları tatmin etmez. Biz daha çok, genç, tulum peyniri gibi kıllı, döven, söven damızlıklar bakınırız. Damızlık seçimini müteakip, ailenin çatısını sağlam çatmak, iyi günde, kötü günde, sağlıkta ve hastalıkta dağılmadan kalmasını sağlamak için değişik angajman biçimleri geliştirilmiştir. Mesela bazı travestiler, kocalarını öyle severler ki, onların homo olduğunu söylerler. Adam gitmesin diye, kocalarını sikenler var. Düşünün; adam gidip başkalarına verirse, bizim kızın kadınlığı ne hale gelir? Maazallah “Bizim kız aslında gizli adammış. Aslında kız bile değilmiş” demezler mi? Yuvanın çatısının yerli yerinde durmaya devam etmesi için erkeği ibneleştirmekten türetilen, son derece kullanışlı şantaj malzemelerine müracaat etmek gerekebilir.

Ama sadece adam sikiyor, travesti veriyorsa, olayımızın rengi biraz değişir. Bu durumun icabatı, orta sınıf halim selim beyaz kadın rolüne girmektir. Bu rolün kadınlığı üzerinde en küçük bir leke yoktur. Kız, kızoğlan kız, hatta bakiredirler. Vermişlerse bile sadece bir kişiye, hadi bilemedin, en fazla iki kişiye vermişlerdir. Verirlerken ne verdikleri bile belli değildir. En iyi yemekleri yapanlar, hamaratlıklarıyla iltifat toplayanlar bu grup içinden çıkar. Bu ailede erkeklerin biyolojik bir kadınla alakalanmaya başlaması, yuvanın selameti için bir sarsıntı doğurmaz. Ama başka bir travestinin uç vermiş rekabeti diplomasinin bittiği, kırmızı çizginin aşıldığı yerdir. Bu bile, kocalarından ayrılmanın gerekçesi olmaya yeterli gelmez. Acıların kadınıdır bunlar, çilekeşçe analaşmışlardır.

Kedi-köpek cinsinin pahalı, sevimli, kokoş tiplisi bir ev hayvanı olarak mutlaka edinilir. Anne baba varken, yavru nasıl olmaz? Olmalı. Bir yavru şart. Benim bir tane vardı mesela. Sekiz sene boyunca Pakize’me tek başıma nasıl baktığımı bir Allah biliyor, bir de ben. Bir baba için çok ısrar etti. Ben de, Ela’ya verdim mecburen. Yıllarca babasız büyüttüğüm yavrum, şimdi rahat. Bir babası var. Duyduğuma göre havlıyormuş bile.

Biraz daha hali vakti yerinde travestileri gruplandırmaya gelince, zeki ve entel oluşları, bunların en başta gelen özellikleridir. Erkeğin de çalışması gerektiğini filan düşünürler mesela. Moderndirler. Evleri elektronik ve dijital cihazlarla donatılmıştır. Teknoloji manyağıdırlar. Kocanın, evin ve arabanın görünüşü, her şeyden önce gelir. Baksan, “Kötü travesti işte…” dersin ama herif manken gibi. Çok yakışıklı çocuklar bulurlar kendilerine. Bunlar ayrıca, kocalarını gruba filan sokarlar. Kocalar, pahalı yerlerden giyinir, kıyafetleri gösterişlidir. Herif de kıyafetin hakkını verir hani…

Böylece sözü, en tehlikeli travesti kocası çeşidine getirmiş olduk. Bunlar, birer karikatür gibi okunaklı olup, düpedüz otantik bir kültürel değerler sınıfında içtima ederler. Birer kültürel zenginlik olarak koruma altına alınsalar yeridir. Travesti kocası olmak, bu grup için bir kariyer, bir meslek yerine geçer.

- “Ne işle meşgulsünüz?”
- “Travesti kocasıyım.”

Aynen böyle. Gavat tabir edilerek cümle içinde kullanılabilirler. Mesaileri budur. Diğer travesti kocalarıyla sosyalleşirler. Kızlar da, (elbette travesti kızlar) sadece kocalarının müsaade ettiği öteki kızlarla konuşur. Kızlar işe gittiğinde, bunlar ceman karılarından aldıkları paracıkları değerlendirmek için yollar araştırmaya koyulur. Uyuşturucu olur, başka kızlara gitmek olur, muhtelif…

Bunların aslen biyolojik kadın sevdikleri filan da söylenir. Travestiler zaten, kocalarını kadınlardan esirgemeye, ya da kocalarından kadın esirgemeye gerek duymaz. Bir başka travestiye meyletmişse sorun vardır. Kadına eyvallah ama ibne sikmek yasak! Bu enişte beylerin eli ağır olur. Şakaya gelmezler. Mahpusluk yadigarı bir faça, mutlaka bulunur. Arayı iyi tutmaya bakmalıdır. Ne zaman dövüp, ne zaman tecavüz edeceği belli olmaz.

Ama rahat olun; bir kadın ve bir erkek var.

Bir transın geçmişini özlemesi, çocukluğuna dair hatıralarını, yani bir evin ibne oğlu olmayı özlemek biçimindedir. Zımpara tadındadır bu hasret ve duvakla gelin edilirken, ancak kefenle geri gelebileceği tembihlenen körpe gelinlerinkiyle fena halde benzeşir. O kapıdan çıkarken, geçmişinden, annenden, babandan, okulundan, edindiğin tüm öteki donanımlardan vazgeçmek zorundasın. Bunların içinde diplomaların filan var hani. Bu vazgeçişler, başka başka travmalar yaratırken, her biri için ayrı bir sarsıntıyla baş etmen gerekiyor. Ülkenden, dininden, ailenden, erkekliğinden, ticaret hayatından, kamusal alanda elde ettiğin bütün hakların elinden alınışından ayrı ayrı zelzeleler zuhur eder. Vazgeçmeyince de sen olamıyorsun. Bütün bunlardan vazgeçiyorum çünkü ben kendimi olmak istiyorum.

Vazgeçtiklerinin yerine koyacağın şeyi, bin bir türlü çeldiriciye rağmen seçiyorsun. İlaveten, translık dolayısıyla iltica etmeyi planladığın cinsiyet de seni kucağını açmış bekliyor değil. Sana gevşek uçkurlu bazı kucakların açıldığı doğru, evet, ama onlar başkaları. Kadınlar, yani mülteciliğine kabul edilmeyi umduğun cinsiyet, kucaklamadığı gibi seni yalıtabilmek için dikenli tellerle çevrili geçici kamplara istifliyor. Trans geçişini tamamlamış arkadaşlarım var. Tecrübeleri çok korkutucu. Esnaflığını yaptıkları iş dolayısıyla dahil oldukları dünyada, eczaneden prezervatif istemeye utanan masum kız karakteri pek konfor sağlamaz. Gündelik hayatın içinde, ortalama bir insan rotasını işaretleyen kılavuzlar, trans sosyetesine dahil olmanın tehlikelerine karşı iş görmez. Bundan sakınmanın ayrı bir ilmi vardır. Pat diye ana avrat yüzüne sövebilirler, neye uğradığını şaşırırsın. Seni oracıkta bırakıp karşındaki kanepede anıra anıra sikişmekte bir nezaketsizlik görmezler. Sekse, paraya ve erkeğe iştahları korkunçtur. Rezervlerdeki her türlü kaynak, en küçük bir enerji kırıntısı, kadın olma ülküsü için harekete geçirilmiş olabilir ama translar arası sosyetenin bir mensubu haline gelmenin imtihanı apayrıdır. Her şeyden önce, merdivenin en alt basamağına adım atabilmek için kendini, daha önce aynı yollardan geçmiş bir başka transın hizmetçiliğine adaman, efendinin takdirini ve referansını haketmen gerekir. Her trans kadın aynı yoldan geçer. Askere gitmek, nasıl erkeklerin erkeklikleri için bir sınavsa, bu da zorunlu, neredeyse milli bir görev tanımı. Merdivenin ilk basamağında, tıpkı askerlikteki gibi bir rütbe ve terfi mekanizması işler.

Madam olabilmek için kesinlikle ve kesinlikle bir hizmetçi geçmişine sahip olman gerekir. Başka bir güzergâh icadedilmedi. Yoksa tam kadın olamazsın. İyi bir hizmetçi olabilmelisin ki, cefakar Anadolu kadınının ev içi kadınlık pratikleriyle idman yaptığın anlaşılsın. Bir yandan, cefakar Anadolu kadınıyla aynı kulvarda yarışırken, bir yandan seçkinlerin nezih semtlerinde oturmak, pop yıldızları gibi giyinmek ve saçlarını onlarınki gibi yaptırmak, aynı kaderin parçası. Entel muhitlerinde, politikacıların, üst düzey bürokratların, yüksek mahkeme yargıçlarının ikamet ettiği, kaba şiddetten yalıtılmış yüksek güvenlikli sitelere sızarken, "feleğin sillesi" yetmiyormuş gibi, bir de kocandan dayak yemişliğin sicilinde gözükecek. Bunların hepsi, yarım bir şeyi ikmal için. Kök ailenden, "hasta"lığın dolayısıyla atılmış, kapının önüne konmuştun. Hatırla.

Hem gettonun kamusunda, hem de kocanın gözünde yarım kadınlığını gizle bakalım, gizleyebilirsen. Trans kadının kadınlığını tamamına erdirebilmesi için kefalet olarak göt vermesi, ev vermesi, para vermesi icabeder. Ailede kadının rolünü kapmak için gerekli olan bu koşullar, aynı ailenin ayakta durabilmesi için de lazım olacak. Şaşıracaksınız ama bu ailede namus bile var. Namus meselesi bu tür ailelerde, sandığınızdan daha sık gündemdedir ve enine boyuna ele alınmaktadır. Travesti ve orospu kocaları için sevgililerinin parayla sikişmelerinde sorun yok. Bilirler ki, her müşteriden, onlara bir pay düşecek. En kötü ihtimalle bir bira ya da dönüş için dolmuş parası; ama mutlaka bir payın paydaşıdırlar. Müşteri geldiğinde sessizce, mutfakta gizlenip, sikişin tamamlanmasını beklerken, nefeslerinden bile tasarruf ederler. Kızlar da bu işi, yuvaları ayakta dursun diye yapmakta zaten. Hatta bazı kızlar, kazandıklarının hepsini kocalarına verirler ki, yuvaları ayak parmaklarının ucuna kalksın ve bale yapsın. Ama aynı kız, statüsüne "müşteri" diyemeyeceğimiz başka bazı adaylara alaka gösterirken yakalanmışsa; namus işte burada devreye giriyor. Travestilerin ve orospuların kocaları bu "müesseseden" ikramlara çok sinirlenir. Her bir travesti ve orospunun kocası, bir karakter özelliği halinde, mobil telefonlarla ve facebook hesaplarıyla yakından ilgilidir. "Bizim karı kimlerle konuşuyor?" "Kimlerle kaça sikişiyor?" "Kaça veriyor? Kaça alıyor?" Bu sorulara dedektif gibi cevaplar araştırırlar. Elde edilen ip uçlarından namusa ve ahlaka mugayyir davranış örneklerini gösteren sağlam deliller çıkarılır. Bunun için kavgalar edilir, kıyametçikler kopar. Bizim kızlar da bu dellenmeyi, "Kocam beni kıskanıyor" şeklinde gayet rasyonel bir lisana tercüme edip, bu itibarla tahsis olunmuş dayaklarını hayretlere konu bir uysallıkla yerler. Dayak yemek, yuvayı ayakta tutmanın yordamlarından sayılmıştır.

Bir biyolojik kadın orospu olduktan itibaren, artık diğer biyolojik kadınlardan farklıdır. Onun rütbesi de bundan böyle yarım kadınlığa tenzil olunmuştur. Çünkü amı kirlenmiş. Aslında kadınlıktan yapılan tenzilat için gösterilen gerekçeler, orospunun kendisinin de paylaştığı gerekçelerdir. Müstehakı budur. Kadınlığı, tıpkı travestininki gibi, yarımlar liginin sınırları içinde ileri sürülebilir. Hatta travestininkiyle kıyaslandığında onun durumu daha acıklıdır. Fuhuş sayesinde okuttuğu çocuğundan utanır. Orospu olduğunu söyleyemez. Hacca gönderdiği ebeveyninden, paranın orospuluktan geldiğini gizler. Her yerde, her zaman söylemesine müsade edilen, söyleyebileceklerinin ancak yarısı eder. Kadınlığını yarım kılan işte o söylemekten kaçındığı kısımdır. Paydalaştırılırlar, küsürat mertebesine yerleştirilirler. Kadınlıkları, virgülden sonraya yazılarak hesap edilir.

Amının kirlenmesi dolayısıyla orospuluk, biyolojik kadını da yarım kadın hissettirir. Çünkü dünyasının kocaman bir yarısını kök aileye karşı, öteki kocaman yarısını da kendi gündelik hayatını dolduranlara karşı gizlemek zorunda. Bu eksilmiş hallerine rağmen ama, alemlerde biyolojik amlarını propaganda ederek translarla aşık atmaktan geri durmazlar. Ne garip bir durum? Sen tam, beyaz, sünni, eğitimli bir mutemet karısı, çocuklarının tam bir annesi ve bir kaynananın gelini olma fırsatını kaçırdığını kara kara düşünüp hayıflanırken, sevgilin bile seni, "Sakın orospuluğunu belli etme" diye tembihleyerek el içine çıkarırken, sanki seni, bir tek kendisi sikiyormuş gibi koluna takıp gezdirir, konu komşuyla tanıştırırken, kiranın sendeki amın hasılatıyla ödendiği çoktan unutulur ve bu lütufkar davranış için minnet duyman beklenir. "Bir orospudan başka bir şey olmadığın halde, sayemde insan sınıfına dahil oluyorsun. Kıyağımı unutma!"

Bu kıyak, orospunun kadınlığının yarımlığına pansumandır. Amın, geçici olarak kirinden arındırılmasıdır. Bu yöntem iyi işletilebilirse, para getirme potansiyeline sahip bütün amlar, sistemli biçimde kirletilebilir. Böylece kira ödenebilir, mutfak giderleri karşılanabilir ve aile ayakta tutulur. Bu yolla yeni yeni ailelerin temelleri atılır, hane halkları oluşturulur.

Öyle bir topluluk daha vardır ki, üniversite yıllarında bir bira karşılığında verilmiş amları gruplandırabilmemize çok yardımcı olan bazı karakter özellikleri gösterirler. Özü itibariyle sanatçı ruhlu bir kadının, ekonomik bağımsızlığını elde etmiş bir feminist aktivistin yaptığı hovardalık, bir seks işçisininkiyle gayet benzeşmeli birer aletli jimnastik egzersizi gibi görünmektedir. Peki nasıl oluyor aynı penetrasyon, aynı şekilde muamele görmüş amlardan birini özgürleştiririrken, diğerinin kadınlığının yarısına mal olabiliyor? Soru kışkırtıcı değil mi? Herkes onların mutsuz, depresif bir hayat sürdüğünü düşünüp, yazıklanır. Yoo; gayet ferahlar ve dünyayı durmadan amlıyorlar. Sapkın aile ilişkilerine nanik yapıyor, özgür özgür amlayarak yaşayıp gidiyorlar. Bu kadar bandıra bandıra sikilmiş bir am, nasıl oluyor da sadece sikin saltanat sürdüğü prestijli katlara buyur edilebiliyor?

Böylesinden bir amım olsun, ben de isterdim. Bende nasıl dururdu acaba? Sanırım ben gene bir ibnelik yapar, işi orospuluğa dökerdim. Kapı gibi bir amım olsa bile, mutlaka gizlemem gereken bir şeyler bulunurdu. Gene yarım kadın olurdum. Ben iyisi mi, şimdilik bir yerlerimi kestirmeyeyim. Tam kadın oluncaya kadar bekleyeyim. Mesela yaptıracağım amın namusu olmasın. Tıp o kadar ilerledi mi bakalım. Çünkü bana kalırsa tam kadın olmak için ırzdan, namustan ilk planda kurtulmak lazım. Namussuzsan, aynı zamanda ahlaksızsındır. Amını özgürleştirecek olan, işte bu namussuzluk ve ahlaksızlık.

Bak sen şu işe! Babam sağlığında bana en çok "namussuz, ahlaksız" diyerek çıkışmıştır. Sevgili babacığım; kendi ırzımı, namusumu ve ahlakımı, düşmanlarından esirgemediğim gibi, milleti de mütemadiyen arsızlığa ve namussuzluğa ayartıyorum. Babacığım; çocukluğumdan bana bıraktığına bir baksana. Toplum da tıpkı senin gibi bakıyor bu meseleye. Sen bunları bağırarak tekrarlamaktan bıkmadın. Gerçekten de haklıymışsın. Sonunda namussuz ve ahlaksız bir şey olup çıktım. Övünebileceğin başka hiç bir şeyin yoksa bile, bu kehanetin isabetiyle övünebilirsin. Yüzünü kara çıkartmadım. Yazık ki, bu zaferini göremeden ölüp gittin. Sendeki ben de aynı ölümle öldü.

Sağolsunlar, çok sağlam bir aileymişiz. Annem de senin yolundan gidiyor. Sürekli telefonda namussuz ve ahlaksız olduğumu söyleyerek bağırıyor. Herhalde ahalinin koro halinde bana "namussuz" ve "ahlaksız" diye bağırması, tükürmesi, tiksinmesi, ahlaksızlığımdan ve namussuzluğumdan sebepli ev bulamayışım, kutsal aileyi koruma vazifesinin gereği olarak sokakta beni dövmeniz, ibnelerin, orospuların, namus ve ahlak icabı öldürülüşü, bunların hepsi zanlısı olmayan cürümler. Bu sebep, yani bu zan eksikliği hepinizi kurtarır.

Kutsal aile çatısı altında bir amın, bir mabede mihrap eylenmesi, namus ve iffet kriterlerine uygun biçimde sınıflandırılması, pamuklara sarılıp, ulaşılmaz hale getirilmesi bir yere kadar tamam da; bunun bizatihi erkek eliyle yapılması biraz komik değil mi?

Amlardan, kendi cellatları doğuyor. Bir fail olarak yargılanması, mahkûm edilmesi gerekirken sik, dünyayı iştahla sikmeye devam ediyor. Kabul etmek lazım, böyle manalar deryası bir amla yaşamak kolay değil. Kadınlar bu amı gayet iyi taşıyor. Helal. Önlerinde saygıyla eğiliyorum. Sikimi kestirirsem, acaba benim amımın da namusu ve ahlakı olur mu? Yoksa, bir am kanalı oluştururken cerrahın daha ilk temasında namusum elden gitmiş mi sayılıyor? Kirletilip, daha oracıkta mı orospu sınıfına sayılıyorum? Bunu bilmem lazım. Aslında bir vajina yaptırmaya niyetliyim de, şu amın sosyo-kültürel sorunlarının çözüme kavuşturulduğunu görmezsem içim rahat etmeyecek. Ondan sonra sıra, beden inşaatı sektörünün müteahhitlerinden destek istemeye gelecek. Yaptıracağım amın, namus sorunu halledilmiş olmalı. Namus sorunu yüzünden kadınlar öldürülüyor. Namus sorunu olan bir am istemiyorum. Bir kişiye rezerve edilmiş, tekel rejisine tahsisli bir am da istemiyorum. Amım, bir cinsiyetin mecburi hizmetine de koşulmamalı. Özgürleşmeyi beklerken, onun yüzünden köleleşmek var. Tetikte durmak lazım. Bir aile kuracaksam, amımın evi, şehri, iş alanlarını erkeklerle eşit kullanmama engel gösterilmesini kabul edemem. Erkek, sikini nasıl istediği gibi kullanıyorsa, ben de amımı öyle, tam bir özgürlükle kullanmak istiyorum.

Hem vallahi hem billahi o zaman kuir muir olmakla ilgili ısrarlarımdan da vazgeçerim. Kadın olurum ayol; ne gam? Tıp ilerledi madem, diğerlerini eleyip, bu şartları karşılayabilecek bir amı garanti eden doktorlardan teklif almaya başlayabiliriz. Lütfen bana bir am yaptıralım. Nasıl namlı bir amım olurdu düşünsenize... Bütün kadınların ve aktivistlerin kollektif işçiliğinde imal edilmiş bir am ve namusunun eksikliği, diğer amlarla arasındaki biricik fark.

Bir diğer teklifim, sizin temiz amlarınızı bir ayin disiplini içinde kirletmektir. Böylelikle temiz am kalmayacak. Erkekler, ya birbirlerini sikecek, ya da amı yalamayı, öpmeyi ve sikmeyi öğrenecek. Kadın cinsinin şu işgüzar taifesi her mesaiye talip olmaktan vazgeçse, "Yuvayı biz kurarız. Temizliği de yaparız, doğururuz da, sıkıntı olmaz. Bu arada evi çekip çeviririz ve bütün bunlar profesyonel kariyerimiz için bir engel teşkil etmez" ihtirasından kurtulabilse, aleyhlerine işleyen dengesizliği açıklıkla görebilecekler.

Hiç duydunuz mu erkek jigoloların evleri kadınlar tarafından basılmış olsun? Gazeteler, bir kerecik de zorla amlanmış erkekleri gözleri bantlanmış resimlerle ifşa etse ya! Meslektaştan sayılır, zavallı seks emekçisi jigolo gider, kadını siker, parasını alır ve gelir. Bu işte ne bir ahlaksızlık, ne de başka bir şey var. Hiç bir yeri kirlenmez jigolonun. Hatta sikiyle övünmek için epey sebebi vardır ki, o sebep, pek çok erkeğin rüyasını süsler. Bir erkeğin sikerek para kazanamıyor olması, herhalde sadece ısrarlı tekliflere direndiği için değildir. Böyle bir istihdam biçimine ilgi gösterecek, sınırsız bir işgücü piyasası garanti edebilirim.

Erkekseniz aslında, yani tam teşekküllü bir erkekseniz, sizin pozitif ayrımcılığa hak kazanmış olmanız lazım. Çünkü bu şahsiyet, mesela televizyonlarda asla iş bulamaz. Hasbelkader "yakın arkadaş" kontenjanına dahil üç beş kişiyi çık, ortalama zevk terbiyesi almış her saygın vatandaş sizden belli bir mesafe uzaklığında duracaktır. Olmak istemediklerimizin yüzüdür o sizinki. Tahammül dışında hiç bir ödül bilmeyeceksiniz. Kolay mı?

Nesnenin pıhtı halidir onlar. Birer üniforma askısıdırlar. Bu ötekileşmekten leşleşmiş haline rağmen erkek imgesi, şaşılacak biçimde gıdasını, erkekliğinde tadilata gitmişlerin kutsamasından alır. Hem, bütün erkeklerin gıpta nesnesi olacaksın, hem de pozitif ayrımcılığa muhtaç bir ucube. Tek bir numune bile kalmış olsa "erkek" cinsiyetinin bekası, işte bu telafi edici muameleye bağlı. Erkek, birbirimizi sikmemizin bahanesi. Sikmek ve sikilmek, ona ibadetin farzları. Sikerek erkek olmayı denerken de, sikilerek tersanelerimize davet ederken de ona tapınıyoruz. Onun varlığının bilgisi, peygamberin Allah'ı haber vermesi gibi edinilir.

Annemle babamın sikiştiklerini hiç görmedim. Benim annemle babam, sanmıyorum, yapmaz öyle şey. Amcamla, şimdi bana enterasan gelen bir ilişkileri vardı. Büyük amcam bize geldiğinde annem çıldırırdı. Çok sevinirdi. Babamla konuşmadığı şeyleri onunla konuşabilirdi. Amcam çok yakışıklı bir herifti.

Garip biçimde annemin amının sikilmiş olması düşüncesi beni rahatsız ediyor. Bu ihtimal bir seks işçisi olan bende bile rahatsızlık yaratıyorsa, ırzdan, namustan başka gündemi olmayanların nasıl hissedeceğini varın siz hesaplayın. Belki anamızın amını özgürleştirmekle başlamalıyız. Köklü bir şekilde, oraya bağlıyız.

Translar arasında "siki kestirmek" lafına keskin bir alerji vardır. Çoğu bunu, “kıvırtıp içeri almak” biçiminde tashih eder. Ben bu tercihi tartışırken "Amın mı var derdin var" özlü sözünü hatırlıyorum. Kestirir miyim hiç. Hem ibne, hem amlı; iki kere zor iş. Aslında çıkış noktam, amın bütün cefalarına da razı bir yerdi. Kanamasını istediğim bir şeydi o. Ama şimdi tutup am yaptırmak, yanında o şartla gelen bir külfetler paketini olduğu gibi kabul etmek demek. Transın büyük çaresizliği burada. Ben bütün bu şartları yerine getirip, külfetini omuzlasam bile, ibneliğim bitmeyecek ki. O konuda bir garanti alabilsem, bu derdi çekerim hani. Ama ben ibneliği o kadar aşamıyorum ki, ne yaparsam yapayım, ibnelerle aynı hizada tasnif edileceğim. O zaman bir yerimi niye kestireyim? Bu neyin diyeti olacak?

Götünü cinsel haz nesnesi olarak keşfetmiş erkekler, erkekliği daha fanatik biçimde över hale geliyor. Bir “soy erkek” kalmış mıdır, çok şüpheli. Toplum, süratle ibneleşiyor. Toplum dalga dalga ibneleşiyor ama translaşmıyor. İbne, gerçekte ırz, namus ve ahlak buyurarak onu lanetleyip duran "endişeli muhafazakar"ların kaygılarının boş olmadığını gösteren bir şey. Homofobi hakkında faşizan olduğu söylenebilir, içeriksiz olduğu değil. Toplum, ibneleşmenin bir adım ötesine geçip, translaşma eğilimi göstermeye başlasa; yani dönse artık; erkekliğin reddiyesi anlamında bir dönüş sergilemiş olsa, sıkıntı büyük ölçüde hallolacak. Erkekler, ibneliği tercih ederek dönmeyi reddettiler. İbnelik, bir vasatın adı oldu.

Ortaya çıktığı ilk dönemlerinde jean giymek, hafifmeşreplik imalarıyla karşılanmış, bir cinsiyet krizinin habercisi olarak muamele görmüştü. Aynı kriz erkeği, arkaik bir ölçü birimi haline dönüştürdü. Erkek, bir karikatür imgesi haline geldi.  Bugün artık, bütünüyle ibne gibi giyiniyorsunuz. Bugünün revaçtaki kıyafetlerine, onbeş yıl önce ibne kıyafeti denirdi. Ne değişti de hepiniz ibneler gibi giyinmeye yarışıyorsunuz? Babam, halihazırda tedavüldeki erkek kıyafetlerini, "ibne kılığı" olması yüzünden bana yasaklamıştı. İbne modacılar, tarz mimarisinin en maharetli müteahhitleri halinde; her yerde baş tacı ediliyorlar.

Bütün bunlarla birlikte ve hatta daha keskin biçimde, ibneler kadını üretti. Kendi cinsiyet bağlarını esnettikleri gibi, kadınlara ve kadınlıkların verili biçimlerine de tahammülsüz davrandılar. Yerine, erkeğin denetimini içselleştirmiş bir kadın istihsal ettiler. İbneler, homofobi, şu, bu mağdurudur filan ama, onların da karıştırmadığı halt kalmadı yani. Kitleler halinde dönüşmemize öncülük ettiler. Büst gibi bir erkeklikten gına getirenler, ibnelerin onlar için hazırladığı alanlarda, bir nümayiş coşkusuyla, can-ı gönülden tezahür etti. Artık dünyaya ibnenin baktığı gibi bakıyorlar. Aslında bu vizyon devrimi, orijinlerine iman edilmiş kutsalların bir yeniden-yazımıdır. Orijinale nispetini, bu yemine bağlı biçimde koruyagelmiş bir erkek figürü, bugün mesela herhangi bir televizyonda iş bulamaz. O derece bizden olmayan haline gelmiştir ki, pozitif ayrımcılık talep etse yeridir. Aramızdan aşağılanarak kovulan da odur, yüceliğinden irtifa kaybetmeyen de.

Eğer erkekler, "ibnelik yapma"yıp, translık yapmış olsaydı; yani erkekliklerinden dönmüş olsalar, gündelik hayatın muhteviyatı köklü biçimde değişecekti. Erkekler anne olmayı öğrenecekti mesela. Kadınların cinsel rol saplantılarından dönmelerine de aynı yakıcılıkta ihtiyaç var.

İbneler, şehvetle istedikleri şeyi elde ettiler. Sahne onların. Misyonlarının sınırlarına vardılar. Ama yeryüzü hala insanların mutlu mesut yaşayabileceği bir yermiş gibi görünmüyor. İbneler de mutlu değil. Mutsuzlar. Acınacak haldeler. Maruz kaldıkları ayrım, eskisinden daha yumuşak değil. Bir adım daha ileri gitmesinde, toplumun kitleler halinde dönmesinde ne şifalar olabileceğini gördüler. Dönme örgütlerini fonlayan uluslararası kuruluşlar anladı. Dönmeliğin kendini dayatan bir şart haline geldiği henüz telaffuz edilmemiş bir ortak kanaat. Her şeye rağmen, ama her şeye rağmen dönmekten vazgeçmeyen insanlardaki bu ısrarın bir nedeni olmalı, değil mi?

Dönmek, erkeği mağlup etmenin, onun iktidarını parçalamanın en mümkün stratejisi. O zaman kadın olmanın başka halleri de türeyecek. Başka seksler, başka aşklar, başka aileler...

Bir reklam arası verelim mi arkadaşlar?...



Eylem Günlüğü