21 Ekim 2017 Cumartesi

Berkecan yalnızdır...


Son bir kaç ay kadınlarla çalışmaya başladım. Farketim ki yola çıkış nedenimi unutmuşum. İbnelerin konforu çekmiş beni. İbneliğin o arsızlığı bir konfor getiriyor. İbneysen bilirsin. O konforu çaldırmışım. Tekrar kadınlarla çalışmaya başlayınca hangi menzile ulaşmak için yola çıktığımı hatırlar gibi oldum. Kadın olmanın bir menzil olduğunu, yeniden ayağa kalkıp, yoluna revan olmam gerektiğini...

Aslında kadınlara yakıştırılan şeyleri kadınların yaptığı gibi yapmış sayarım kendimi. Kapatıldım hani... Ya bir erkek tarafından kapatıldım, ya bir dernek, ya bir parti... Neyse işte. Parti biraz fazla oldu. Bu kapatılma deneyimi, kadınlarınkine bir parantez kadar benzer. Çünkü kapatıldığında, bir yerin malı oluyorsun. Ya bir kurumun, ya bir “şey”in... Sosyal sorumluluk projeleri için yanıp tutuşan malum sivil toplum kuruluşundan yeni ayrılmıştım. Ayrıldım, çünkü  bu fiyata kapatma olunmaz. Kapattığın şeye iyi davranmalısın. Sikerken mutlu etmelisin onu. Beni mutlu etmelisin ki, kapatma olmanın tadını çıkartabileyim. Bir erkeğin kapatmasından talep edebileceği her şeyi, ilave başka şeylerle birlikte benden talep ediyorsun. Şunu içme, buraya gitme, şöyle konuşma, böyle yazma... Her dönem biraz daha büyüyerek aleyhime açık veren bir ticaret hacmi gibi. Onun ötesi yok hani, anladın mı? Bu beni tatmin etmeyen bir kadınlık hali. Oradan uzaklaştım. Bu kadar sikilmiş olmanın getirdiği hesap baki. O hesap kapanmayacak. Beni bu kadar siktiyseniz, bunun hesabı kapatılmamış olarak hep kalacak hani. Hesabı kapatmak için, sikilmişliğin ne olduğundan habersiz olmam lazım.

Akıllı şeylere siktirirken canım acıyor. Berkecan’ı böyle buldum. Berkecan’ın sandığımdan daha akıllı olduğunu farkettim. Bir heteroseksüel erkekte görülebilecek tarzda şartlar dayatabiliyormuş meğer. Berkecan kadın orospuların kartlarını atan biri. İlk karşılaşmamızda söylediğine göre asla bir ibne sikmezdi. Ama Gani farklı bir “şey”. İbne sikmediğini hala düşünüyor. Aslına bakarsak, ben de öyle düşünüyorum. Gerçi bir iki kere ibnelik yaptığım olmuştur; çükümü sürtmüştüm bir keresinde götüne gelip geçerken. “Erekte olmuş bir sik var burada, arada hatırlasan iyi olur” der gibi. O meşhur kekemeliğiyle her bir heceyi iri bir lokmanın parçalarıymış gibi ağzından çıkararak ve nihayeti gecikmiş bir söz katarı halinde “Böyyy-le ya-ya-yapmas-san, iyyi o-lcak a-mmmaa...” şeklinde bir tepki aldık.

Dudaklarından bile kıl geliyordu. Berkecan’la öpüşmek zor. Bedeni kılla kaplı. Hiç bir kadının yatmaya yanaşmaması ve benim gibi çaresiz bir ibnenin eline düşmek, onda bir yazgı. Berkecan ağırlıkları tartabiliyordu, hani. Denktik biz. Mahallede öyle olmaz mı? O kız ve o oğlan, birbirlerini ayarlayıverirler. Denktik. Gani yaşlı ve şişman bir ibne, Berkecan da para getiren bir şey. Terazinin kendi kefesinde ilave bir ağırlık hissetmeye başlasa, ikimiz için de hesap değişecek. Berkecan asıl zekasını, “Seni bir kadınla değiştiremediğim için buradayım”ı, bundan onu sorumlu tutamayacağımız biçimde hissettirirken sergiliyordu. Burada ancak dolaylı biçimde ona atfedebileceğimiz, ifadesini bulmuş bir alt metin var: “Sen kadın değilsin. Aslında bir kadın sikebiliyor olsam, senin gibi yaşlı bir ibneyi bırakırım.” Ben bu mesaja, kadınları taciz etmesiyle gönderiliyorum. Üstelik bu mesaj önüme, dezavantajlı tarafın üslubuna büründürülmüş olarak geliyor.

Bir gece ona şunu söyledim: “Başka çaren yok. Bak ben kabullendim. Okuma yazma bilmiyorsun. Maymuna benziyorsun. Öpüşemiyorsun ve penisin küçük. Zekan işe yaramıyor. Benimse, sana vermekten başka çarem yok. Aynı çaresizliğin bayağı kesiriyiz. Bu kokunla, kabalığınla, kıllarınla sana kimse vermeyecek. Bu kadını kabul etmek zorundasın. Sikip sikmeyeceğin senin bileceğin iş ama elinde sadece bu var. “

Bu atarlanmayı kocasını kıskanan kadın psikozuna yorup, sendrom teşhis etmek doğru olmaz. Bunda kocayı herhangi bir rakipten kıskanma emaresinden ziyade, cephesini kadına dönmüş bir kin ve bir haset aramalıyız. Başka bir ibneyi sikmesi mesele olmazdı mesela. Ama bir kadına hallenmesi, benim varoluş iddialarımın temeline saldırı. “Gerçek değilsin” demiş oluyor bana. Doğru, bunun kıskanma duygusu üreten bir tadı da var. Karıştırılması mümkün.

Bacağımın arasındaki şeyi ne kadar saklarsam saklayayım, her seferinde görüyor. Her seferinde de “Şuu-unu bi kes-stir-rsek” diyordu. Ayrıca günde 500 lira getiren bir adamdan söz ediyoruz. Berkecan’a koca statüsü sağlayan asıl şey bu. 300 lira verdiyse, üç kere sikti. Biraz pahalıya geldiğim söylenebilir. İkimiz de getirdiği paranın kaç postaya tekabül ettiğini, sessiz bir pazarlığın sonucu halinde biliyorduk. Aynı rayiçten bir kadını sikmeyi deneyebileceğini de elbette biliyoruz. Ama benim kocam olmanın başka konforları var. Berkecan beni sadece sikmiyordu. Okumuş çocuklardan bir çevrem var ve onlarla arkadaşlık kurma imtiyazından, bana sadık kalışı sayesinde yararlanabiliyor. Sadece sikilebilirliğimi değil, “Ganimet” kimliğini de temellük ediyordu. 

Düşünüyorum da, hissettiğim bu kıskançlık, kadın olmayı hatırlatan şeylerden biriydi belki. Aynı kıskançlık sayesinde, heteronormatif kalıplar içinde kadınlığın ne şekillerde deneyimlendiğini açıklıkla gördüm. İbneliğin konforundan mahrum kalmak gösterdi bunu bana. Berkecan bilindik cinsiyet rollerini yerleştirme konusunda çok terbiye edici. Aramızdaki ilişkinin benim belirlediğim politikalar doğrultusunda şekillendiği şüphelidir. Berkecan’ın sevdiği ve sevmediği karakterler vardı hayatımızda. Yusuf ve Bahri, sevmedikleri kategorisine dahil karakterler mesela. Ama onlara tahammül gösterirken sergilediği hünere politik deha demek lazım.

Oysa benim muradım, bir polisin veya rütbeli bir askerin karısı olmaktı. İşler öyle yürümedi. Berkecan’ın karısı olabildim. Geçmişte bir çok erkek koşturmuşluğum var karısı olarak ama Berkecan onlardan farklı ve gerçekten tehlikeli biri. Öldürme deneyimi olmuş. “Leşi var” dediklerimizden. Eteğini düzelt, saçlarını tak filan... Karısı olmanın faturaları bunlar. Yeğenimle tanıştı, yeğenim “Bu yaratık kim?” dedi. Çok ağır ve üstüme yatıyor. Astım hastasıyım. Öteden beri nefes almakla ilgili sorunum var.

Heteroseksüelliğin şifreleri komik gelir bana. Neyi nasıl dürteceğimi iyi bilirim. Ezberlediğim şey. Heteroseksüel cefakar bir kadın olamadım. Daha çok annemin profilini tekrarladım. Erkeğin nasıl kullanılacağının ilmini ondan sormak gerekir. Sürekli “hastayım”, “şimdi olmaz”, “mutsuzum”... Yeri geldiğinde böcekten bile korktum. Ömrü böceklerin içinde geçmiş biri olarak, hamamböceğiyle karşılaştığımda bas bas bağırıp Berkecan’dan yardım istedim mesela. Berkecan da bir hışım yetişip, neye uğradığını şaşırmış zavallı yaratığı terlikle düzleştirdi. Bütün şifreler ezberde hani. Oral yapamayacağım konusunda anlaştık. Nasıl bir bünyeye sahip olduğunu anlayamadım. Çok koşuyordu. Ayakları yara içindeydi. Deli gibi yürüyordu. Gece de uyumuyordu. Berberlerin saç kesmekte kullandığı traş aletlerinden edindim ve Berkecan’ın vücudundaki tüm kılları kestim. Bir koyun uysallığıyla işbirliği yaptı. Sevindi. Küçük bir yastık çıkartılabilirdi hasılattan. Kılık kıyafette de devrim yaptı. İbne kıyafetlerinden hoşlandı. Aydan’ın bıraktığı pantolonları sevdi mesela...

Berkecan’ın çevremdekilerle ilişkime atfettiği gayet yalın bir anlam var: “Karımı sikiyorlar”. Bu bir evhamdan ziyade, başka türlü izah edilemeyeceğine bakılarak bulunmuş bir karşılık. Bunun travmasını mümkün olan en az hasarla atlatıp üstesinden gelmek, heteroseksüel ikiyüzlülüğü tarafından keşfedilmiş taktiklere benzer bir yol izlemekten geçiyor. Onun karısı olmayı kabul edişimi şarta bağlayan sözleşme elbette aklında. Burada gayet yeterli bir zeka performansı var. Benim gibi, yani seçkin bir çevreye dahil, ağzı laf yapan ve yeraltı alemlerinde de gayet itibarlı sıfatlarla anılan biri, hangi koşullar çerçevesinde onun karısı olabilir? Yusuf ve Bilge’yle birlikteyken Gani, pır, pır, uçuyor; Berkecan’la birlikteyken ise üstüme yapışıveren hasta ve keyifsiz hali paraya tahvil edecek yollar arayıp buluyorum. Yeterince okunaklı yazıldığında, bir kör bile bunu okuyabilir.

Berkecan’ın benden ayrılmasına yol açan şey, bir keşif hükmündedir esasen. Bir gece önce Seda’ya tacizde bulunmuş. Kartını attığı kızlardan biri. Bunun bilinen karşılığı, benden azar işitmesidir. Bu kez öyle yapmadım. Onun içine işleyecek bir başka hançer tasarladım ve akşam geldiğinde Seda’yı siktiğimi söyledim. Onun karısı bir ibne olarak hani... Teammüden cinayet! “Bak, bu eteğimle, bana bile veriyorlar ama sana vermeyecekler” demiş oldum. Bütün gece aralıksız ağladı. Konumunun hangi aşağılık statüye karşılık geldiğini bir şok halinde hatırladı.


Helalleşti benimle Berkecan. “Hakkını helal et” dedi. O sabah, bütün öncekilerde yaptığı gibi, telefonunu çıkartıp masaya koydu. Bir tane tablet almıştık. Çıkartıp onu da yanına koydu. “Hakkını helal et” dedi. Helalleştiği tek kişi değilim ayrıca. Gitti ve polise düştü. Berkecan, kendisini sevmesini istediği, bütün diğerlerinde olduğu gibi sonsuz bir hevesle istediği kadının, Gani tarafından sikilmiş olmasının altından kalkamadı. Beterin dibi. Yoksa, Berkecan ancak teslim olduğunda polisin eline geçer. Onu tanıyanlar bilir. Polise vurup kaçtığını gördüm. Vurduğu polis yıkılıyordu. Saynur’la, Hikmet’le, Nazan’la tek tek helalleşmiş. E, ona ceza takdir edecek avukat, hakim ve savcıların dilini konuşanları dışarıda bırakınca, geriye helallik isteyeceği kimse kalmıyor zaten. 

Eylem Günlüğü